Wednesday, April 4, 2007

København

Yazinin ve gezinin baslangici asagida, Malmo mesajinda. Tum resimleri tiklayarak buyutebilirsiniz.

Erkenden check outumuzu yapip, Subway'de birseyler atistirdiktan sonra Kopenhag yolculuguna hazirdik artik.
Kopenhag bildiginiz uzere Danimarka'nin baskenti. Malmo-Kopenhag arasi Isvec ve Danimarka'nin en yaklastigi nokta birbirine, ama yine de arada azimsanmayacak kadar buyuk bir deniz var, bogaz denemeyecek kadar genis acikcasi. Ve iste buraya dunyanin en buyuk koprusunu yapmislar, yarisini Isvec yarisini Danimarka yapmis bildigim kadariyla, ve gercekten cok uzun ucu bucagi gorunmuyor, yarisina vardiginizda bile.
35 dakika gibi bir surede Malmo'den Kopenhag'a ulasiyorsunuz. Kopenhag, Isvec sehirlerinden sonra Istanbul gibi geldi bize. Trafik var, kalabalik, kargasa var, ama ayni zamanda sehir inanilmaz guzel, duzenli ve tarihi ozelliklerini tamamen korumus. Hemen McDonalds ziyaretimizi yaptiktna sonra Tourist Information'a gittik. Tam sehir merkezinde, Tivoli Meydani'na yakin harika bir bilgilendirme ofisi yapmislar, otellerden gezilecek muzelere her seyi bulmak mumkundu, o yuzden Malmo'deki rezilligimizi cekmemize gerek kalmadi. Hemen harita uzerinde guzel muzeleri, gorulecek yerleri, kalabilecegimiz hostelleri falan isaretlediler, biz de buralara dogru yola ciktik, yanda ellerimde haritalarla ben varim : )
En garibimize giden nokta yollar oldu. Isvec'e geldigimizden bu yana duzenli yollara falan alistik ama Kopenhag son nokta oldu gercekten. En ortada, 2 gidis 2 gelis olmak uzere 4 serit otomobil yolu var. Ardindan bir basamak yukseliyor yol, ve bu otomobil yolunun 2 kenarinda, kaldirim gibi bisiklet yolu var. Ardindan, bir basamak daha yukseliyor yol, ve yayalar icin kaldirim oluyor. Yani 3 basamakli her yol (su elimde harita olan resimde de gorebilirsiniz olayi, arkada var bisikletliler gelen, bir yanda da arac yolu var), ve o yuzden kalabalik olmasina ragmen tikir tikir akiyor trafik. Bisikletler icin isik olmasi, ve bir suru bisikletin kirmizi isikta beklemesi, yesil yaninca tekrar harekete gecmesi falan cok garip geliyor insana : )
Ilk olarak otel isini hallettik tabi, hostel daha dogrusu. Ama binayi gorup de resepsiyonda fiyat alana kadar dalga gectiler hrealde bizle diye dusunduk cunku 20 katli, gayet modern bir bina ve gayet guzel gorunumlu bir resepsiyon karsiladi bizi. Fiyat da gayet uygundu (gecelik 50 YTL civari birseydi). Buranin olayi, gayet konforlu ve guzel bir otel ama iste odalar yurt odasi gibi, 2 kisi yerine 6 kisi kaliyorsun. Fakat ayni olcude de buyuk tabi odalar. Hepimizin cok hosuna gitti, size de oneririm eger Kopenhag'a gidecek olursaniz DANHOSTEL'de kalin : ) 14. kattaki odamizin camindan bir goruntu var asagida, cidden manzara harikaydi

Esyalarimizi yerlestirdikten sonra muzelere dogru yola ciktik. Ben viking saplantili bir insan oldugumdan baya hevesliydim de National Museum (ki ilk duragimiz burasiydi)'daki Viking bolumu temmuza kadar mi ne bakima alinmis, o yuzden goremedim. Bir de sadece viking eserleri ve gemileri uzerine bir muze vardi ama baska bir sehirde, Roskilde'deydi, o yuzden oraya da gidemedik. Neyse, ilk duragimiz National Museum'du iste.

Dakka basi resim cekerek ve her seyi okuyarak Mehmet ve Nazim'i deli etsem de baya keyifli bir muzeydi. Adi uzerinde ulusal muze oldugu icin Danimarka'nin gecmisi uzerine kuruluydu sadece, ama arada Misir'dan caldiklari eserler falan da vardi hatta yuzsuz bi sekilde ozel bi bolum falan yapmislar, mumya bile calmis admalar. Yandaki resmi muze girisine montlari biraktiktan sonra cekmisler, zemin kati iste muzenin. Neyse, oyle muzeyi dolastik iste, guzeldi gayet, aciklamalar falan gayet guzeldi, iyi oldu gittigimiz. Giris de bedava bu arada : ) Fazla muze resmiyle sikmayayim, sunu koyayim sadece.2 saat su asagidaki seye ugrasip muzede rezil olduk ama cok eglenceliydi, yansimalarimizi zirha sokmayi basardik :D

Sonra National Museum'dan cikip Madame Tousirsjfsifj (madam tusot iste kasamadim simdi orjinaline)'a gittik, tam Tivoli Meydani'ndaydi zaten burasi. Ama zaten hepimiz daha once baska sehirlerde gitmis oldugumuzdan ve giris pahali oldugundan girmemeye karar verdik, onun yerine 3. muze hedefimiz olan Museum Erotica'ya dogru yola ciktik. Muzeye gitmek icin "Yuruyen Cadde" dedikleri, bizim Istiklal'imiz tarzi bir yoldan gittik, baya guzeldi, kalabalikti, turistikti falan. Sokak gosterisi izledik biraz, dolastik yemek yedik vs vs iste, gidilesi gorulesi bir yer.
Yuruyen caddenin ortasindaki meydandan bir fotograf

Sonra Erotizm Muzesine ulastik. Erotizm tarihi falan uzerine birseydi, enteresan bi muzeydi acikcasi : ) Resimler var da simdi public bi blog icin fazla acik olabilirler, Marilyn Monroe odasindan bi resmimi koyayim yana sadece oyle dursun : ) Iste genel olarak Danimarka ve dunyada pornografi ve hayat kadinligi tarihi, Playboy'un falan dogusu, Marilyn Monroe gibi yildizlarin hayatlari, unlulerin seks yasamlari uzerine falan yazilar ve Antik Yunan'dan Venus vs. hikayeleri falan vardi. Enteresan bi yer daha once de dedigim gibi, genel kultur oldu baya : )

Museum Erotica'dan ciktiktan sonra odamiza gittik, biraz dinlendik. Ardindan gece birseyler yapmak uzere tekrar Tivoli'ye, ordan da Yuruyen Cadde'ye gectik. Guzel bar veya gece klubu ararken en sonunda eh iste denilebilecek bir Irish Pub bulduk, basta biraz tercihimiz konusunda kararsiz olsak da sonra iyi ki gelmisiz dedik, inanilmaz eglendik cunku. 2. biralarimizdan sonra canli muzik basladi, gitar, kontrbas ve davuldan olusan ufak bi grup vardi, Irlanda halk muzigi esliginde bira icmeye devam ettik ortam da iyice kalabaliklasti. Asagida Nazim, ben ve elimizde lagerlar.

Ve isin guzeli birinin dogumgunu icin Irlandali bir grup gelmisti, baya kalabalik, ve muzik yapanlarin da arkadasiydi sanirim bunlar. O yuzden bi noktadan sonra pubda sadece biz 3 Turk ve 20 kadar Irlandali vardik. Sahnenin onundeki masaya gectik biz daha rahat dinleyelim falan diye. Tam o sirada sahnedeki adam bizden masayi biraz geriye dogru cekmemizi, ortada dans icin yer acmamizi ve sahnenin cok hosumuza gideceginden emin olmamizi soyledi. Biz cektik masayi, Irlandali grup da ayakkabilari cikardi. Sonra yine super bi halk muzigi esliginde o bilindik ziplaya ziplaya havada donerek vs. yapilan Irlanda dansina basladilar sirayla, yanda fikir teskil etsin diye bi ornek var : )
Cidden inanilmaz eglendik, baya alternatif bir eglence oldu Kopenhag'da Irlandali usulu eglenmek : ) Sonra grubun onunde bir resim cektirelim diye fotograf makinesini su sarili kiza verdim, bir resmimizi ceker misin lutfen diye, kiz makineyi baskasina verip o da geldi resme gayet samimi bir sekilde, ne diyelim artik sicak insanlar heralde : )
Ertesi gune gecmeden once gece Tivoli Meydani'nda cektirdigim 2 resmi ve hostelimizin hemen yanindan gecen nehrin orada cektirdigim resmi koyayim buraya;




Pub'dan ciktiktan sonra odaya geldik, sansimiza bizden baska kimse yoktu o gun 6 kisilik odada 3 kisi kaldik rahat rahat, hostel de dedigim gibi superdi zaten, cok sansliydik o konuda.
Ertesi gun ogleye dogru kalktik, yine yemek yemek uzere Tivoli Meydani'na gittik. Yemegimizi yedikten sonra Carlsberg Fabrikasi'na dogru yola ciktik. Hemen sehrin icinde zaten fabrika, ve eger Kopenhag'a giderseniz kesinlikle ziyaret etmeniz gereken bir yer. 25 Danimarka Kronu gibi bir ucrete girip super bir bira & Carlsberg tarihi , biranin nasil yapildigi vs. turuna giriyorsunuz, ustune de 2 ozel bira servisi yapiliyor en son durak olan fabrika barinda. Zaten Danimarka suresince sudan fazla bira ictik, hatta bu cumleyi yazinca aklima geldi, Danimarka'nin bira tarihi ile ilgili olan kisminda Carlsberg Muzesi'nin, soyle bir yazi vardi eski tarihlerde bir kadinin agzindan, iste ekinlerde bi sorun mu ne olmus yeteri kadar bira uretilememis o yil: "Icecek bira bulamiyoruz, su icmek zorunda kaliyoruz, cocuklarimi kuyuya yollayip su getirtmem gerekiyor" diye dert yaniyor kadin : )
Neyse iste fabrika gezisine ilk olarak dunyanin en buyuk sise koleksiyonu ile basladik. Carlsberg fabrikalarinin dunya capinda urettigi tum siselerin koleksiyonu (Tuborg'un da sahibi Carlsberg bu arada). 17.000 kusur siselik dev bir koleksiyon ve siselerin hepsi de acilmamis. Yandaki resimler koleksiyonun resimleri iste. Oradan sonra adim adim yukarida anlattigim gibi bira yapilisi ve bira tarihi ile ilgili istasyonlari gezmeye basladik, guzeldi baya. En son bara geldik iste, giris biletimizle 2 adet biramizi ictik, bir tanesi ozel biraydi zaten sadece bu fabrikadan alabilinen, Jacobsen marka 75cl lik sisede satilan birsey. Cok hosuma gitti barda icince, hemen hediyelik esya bolumune gidip (ne yazik ki pahali oldugu icin) 2 sise aldim, siseler de harika ayrica :)
Bu arada barda bir de Amerika'da okuyan, buraya arkadasini ziyarete gelmis olan bir Turk'le karsilastik, sohbet ettik bayagi. Asagida masamizin resmi

Bunun ardindan Carlsberg fabrikasindan ciktik, dolastik biraz etrafta, baya suslu ve guzel bir yola sahip fabrika, ordan bir resim:
Sonra, bir sonraki hedefimiz olan Kopenhag'in ghettosu Christiania'ya yoneldik. Burasi 70lerde hippielerin falan yerlestigi, uyusturucunun girla gittigi ve polisin hicbir sekilde soz geciremedigi bir yermis zamaninda, yani engelleyememisler adamlari, sonra toplumsal deney gibi goz yummuslar burada her turlu kanun disi olayin yapilmasina. 2 yil oncesine kadar da ayni durumdaymis acikcasi, marihuana satisi falan serbestmis, yani yasak olmasina ragmen ulkede, burada serbestmis. Su an ise turistik bir yer haline gelmis, de hala kes bir sekilde gezen buyuk bir kitle oldugundan olayin underground sekilde devam ettigi gayet belli : ) Ama iste artik daha cok incik boncuk, Bob Marley, Che tisortleri falan satan yerler, gumusculer falan var, turistik bi yer halini almis. Bir de inanilmaz bir dogasi var. Dolastik burayi da baya, piknik havasinda bir yer zaten, millet gelip banklarda bira icip sohbet ediyor. Iceride bir yerden sonra fotograf cekmek yasakti, zaten yasak olmasa bile pek fotograf makinesi cikarmak isteyeceginiz bir yer degil, ondan yandaki pazar yeri girisi haric fotografimiz yok :) Ama baya bomba olan giristeki yazinin onunde resim cekildik. Parka girilen dar sokagin uzerindeki takta CHRISTIANIA yaziyor, diger yuzunde ise, yani cikista denk geldiginiz kisminda "You are now entering the European Union" yaziyor : ) Nazim direk moda girmis zaten kapson falan : )

Buradan ciktik yurumekten gebermis bir halde odaya gittik, biraz zaman gecirdik dinlenip kagit oynayarak. Bu sirada odamizin diger 3 uyesi geldi, bir Makedonyali adam ve Amerikali bir anne-ogul. Biz pek odada durmadigimizdan onlarla pek iletisimimiz olmadi zaten hello disinda.
Aksam ciktik, tekrar bir Tivoli yaptik, unlu sokaklarini dolastik Kopenhag'in, yuruyen caddeye gittik bir kez daha, bir pizzaci bulduk ona girdik sahibi Turk cikti falan. Aksam da bir onceki gun gibi gayet eglenerekten, sehirde de (umariz) gezilmedik yer birakmamis sekilde odamiza donduk.
Pazar sabahi erkenden check outumuzu yapip, kopruyle Malmo'ye gectik tekrar. Acaip pahali Danimarka'dan sonra, Isvec ilac gibi geldi gercekten : ) Buyuk secim Double Cheeburger menu 49 Danimarka Kronu'ydu yahu, 12.5 YTL yapiyor insaf artik. Ki dusunun Burger King boyleyse diger yerler nasil yani. Neyse iste Malmo'den de direk Uppsala'ya gectik 6 saate yakin bir yolculuk sonrasi. En sonunda planladigimiz bir tatili gerceklestirmemiz guzel oldu tabi, darisi diger planlarimizin basina : )
Tivoli Meydani'nda gunduz vakti Mehmet'le cekildigimiz son bir resmi koyup yaziyi tamamliyorum.

Hoscakalin!

Malmö

Merhaba,
4 gunluk Malmo - Kopenhag tatilimizi anlatacagim bu iki mesajlik yazimda.

Defalarca erteledikten sonra, 29 Mart Persembe sabahi Kopenhag gezimize cikabildik. Diger universitede olan arkadaslarimizla beraber gitmek istiyorduk ama isleri bir turlu uyduramayinca, 3 kisi gitmeye karar verdik, ve dedigim gibi persembe sabahi yola ciktik. Gezi plani su sekildeydi, ilk olarak Malmo'ye gidecek, orada 1 gun kalacak, ondan sonra Danimarka'ya gecip Kopenhag'da 2 gun kalacaktik, nitekim her sey kararlastirdigimiz gibi ve cok guzel oldu.
Persembe sabahi cok gece kalmadan yola ciktik. Malmo Uppsala'dan yaklasik 5.5 - 6 saat suruyor, Isvec'in en guneyinde. 3 buyuk sehir (Stockholm ve Goteburg'dan sonra, Uppsala'dan bir once). Acikcasi, genel olarak anlatmam gerekirse pek etkileyici bir sehir degildi, hatta hic etkileyici bir sehir degildi. Zaten Stockholm haric bir halt yok Isvec sehirlerinde. En guclu Iskandinav ulkesi olsa da nufus cok az, toprak cok fazla olunca baya dagilmislar, Malmo 100.000 ile 200.000 arasi nufusa sahiptir diye tahmin ediyorum.
Aksamustu sehre vardiktan sonra hicbir sekilde rezervasyon isine girmedigimiz aklimiza geldi. Tourist Info da saat 5i gectigi icin kapanmisti. Birkac hostel ve camping yerini aradik ama yer bulamadik. Sonra buyuk otellere girip budget hotel veya hostel tarzi ucuz oteller aradik, ki cabalarimiz sonuc verdi. Formula 1 diye bir otel bulduk, gayet de guzel bir yerdi. Yerlestik otele, sonra sehri gezmek icin disari ciktik. Dedigim gibi, cidden bir halt yok Malmo'de, ha bir tek sey var bu Istanbul'a yapilacak olan Dubai Towers'in orjinali burdaymis sanirim, o burkulan kuleden vardi, onu da yakindan gormedik zaten.
Sehir merkezinde biraz dolastik, pek de canli oldugunu soyleyemeyecegim sehrin, gerci persembeydi belki ondna oyledir. Sonra barlarin oldugu bir yere gittik, disariya oturduk bira esliginde sohbet ettik uzun uzun.





Ardindan cikip dolasa dolasa otelimize donduk, ertesi gunku (ve az sonra bir yukariya yazilacak olan) Kopenhag yolculugu icin erkenden yattik, tabi bunda check out un sabah 9 da olmasinin da etkisi vardi : )

Bu kadar Malmo iste, her Isvec sehri gibi (hadi Stockholm haric) bir halti yok : )