Monday, February 26, 2007

Uppsala'da Yasam

Merhaba!
Ilk yazimda soylemistim, Uppsala'da yasami daha sonra ayrintili bir sekilde anlatacagim diye. Eh, pazartesileri isimiz gucumuz olmadigindan, bari hazir firsat bulmusken yazayim su yaziyi. Yine elimden geldigince resim koymaya calisacagim, resimlerin hepsini kucuk boyutlariyla koyuyorum, tikladiginizda buyukleri acilacak.

Daha once anlatmistim Uppsala'yi az bucuk. Uppsala bayagi eski bir yerlesim birimi ve Isvec'in Stockholm'den onceki baskenti. Yaklasik 100.000 nufus ile Isvec'in 4. buyuk sehri. Sehir gotik yapidaki katedrali ile unlu, hemen sagda sehir merkezinin resmi var hatta. Tamamen tarihi yapilardan olusan, bol agacli, sessiz sakin bir yer Uppsala, yani ogrencilerin olmadigi yerler sessiz sakin tabi : )
Sehir'de 2 adet universite var, birisi benim okudugum (ve koklu olan) Uppsala Universitesi, digeri ise hakkinda pek birsey bilmedigim ve daha varligini gormedigim SLU. Acilimini da bilmiyorum : ) Da tahminime gore SLU kucuk birsey, cunku gorunuse gore sehir Uppsala Universitesi merkezli bir sekilde yapilanmis.
Eger universite olmasa, Uppsala'da sessiz sakin ve emekli olmadiginiz takdirde cekilmeyecek ufak bir Isvec sehri olurmus, ama cok sukur ki Universite var.

Ilk mesajda nation kavramini anlatmistim, tekrar bir uzerinden gecmem gerekirse okul 13 parcaya bolunmus iste, 17. yuzyilda okulun kontrolunde soz sahibi olmak icin ayaklanmis ogrenciler, ve nationlari kurmuslar. Su anda okulun akademik olmayan her seyi nationlarin elinde. Mesela okul yemekhanesi yok, nation yemekhaneleri var. Okul partileri, balolari vs yok, nationlarda bunlarin hepsi. En bombasi, okul ogrencisi oldugunuza dair bir kart yok, gidip bir nationa uye oluyorsunuz ve nation uyesi oldugunuza dair kart aliyorsunuz, bu kart olmadan da sinavlara falan giremiyorsunuz okulda. Baya oturmus bir sistem yani. Ben de mutfak kisminda calisiyorum kendi nationimin, hem baskalariyla tanisma acisindan eglenceli oluyor, hem de bir kez daha calisirsam parti kuyruklarindan direk gecis karti alicam : ) Parti resmimiz pek yok ne yazik ki o ortamda resim cekmeye ugrasmadigimizdan, ama gecen hafta Vasteras'lilarin ziyareti sirasinda Varmlands partisinden cekilmis bir resmimiz var hemen yanda. Normalde daha club ortami gibi oluyor tabi.

Sozun ozu, biz haftanin 5 gunu parti veya gece klubundeyiz : ) Pazar ve pazartesileri ya kafa dinliyoruz, ya da ustteki gibi puba gidiyoruz iste.

Sehire geri doneyim ben. Anlattigim gibi iste yukarida, derli toplu sessiz sakin bir sehir. Her Isvec sehrinde oldugu gibi, toplu ulasim, ozellikle otobusler asmis burada da. 18.03, 20.22 gibi otobus saatleri yuzunden (ve dakkasi dakkasina geliyorlar) saatlerinizi otobuslere gore ayarliyorsunuz, ve otobuse 2 dakka kala odadan firlama vesilesiyle -18 derecelik sabah havasinda bile usumeye vakit bulamadan otobuse biniyorsunuz. Gerci bizde de boyle igrenc bir hava ve 9 milyon nufus olsa, bizde de toplu ulasim boyle olurdu heralde. Basta kavrayamadigim, anladiktan sonra hala ilginc gelen nokta ise duraklarda otobuslerin saga dogru yatip kaldirim hizasina yaklasmalari. Baslarda, yattigini anlayana kadar, diyordum neden dengem bozuluyor benim : ) Boylece yaslilar, engelliler, bebek arabasiyla binenler falan baya rahat ediyor. Valla usenmedim otobus fotografi da cektim : )

Hemen asagida da ufacik sehir merkezimizden bir goruntu var.

Bir de unlu katedralimizden bahsedeyim, ben de daha ilk kez carsamba gunu gezebildim. Iskandinavya'nin en buyuk katedraliymis, gotik tarzda gorebileceginiz uzere en ustteki sehir resminde. Baya buyuk ve guzel bir yer, 1300lerde yapilmis yanlis bilmiyorsam, resimleri siraliyorum hemen asagiya : ) Iceride flashsiz cektigimden karanlik ve biraz garip resimler, idare edin artik.




Baya guzeldi katedral, insan etkileniyor baya, ozellikle gothic hastasi oldugum icin ben cok begendim. Baya yorgun oldugumdan ve yarin girmem gereken bir lab oldugundan yazima sehirde cektigim birkac resmi daha ekleyip son veriyorum.

Universitetet, yani The University, ilk universite binasi diye tahmin ediyorum, kullanilmiyor artik.

2 nehir geciyor sehrin icinden, bu onlardan biri, soguk sebebiyle pek nehirligi kalmamis tabi : )


En kisa zamanda yazilara devam edecegim, simdilik bu kadar,

Gorusmek uzere!

Saturday, February 17, 2007

Stockholm

Selam,
Bugun baskente ilk gezimi yaptim, bu postta hem Stockholmu anlatacagim, hem de resimlerimi koyacagim.
Resimleri ufaltarak koyuyorum, uzerlerine tiklarsaniz orjinal boyutta acilacaklar.

CAMBIUS adi altinda bir olusuma uyeyim burada, muhendislik, temel bilimler vs. gibi sayisal ogrenciler icin bir topluluk. Gecen hafta guzel bir tanisma yemegimiz vardi, bu hafta da kucuk bir grup halinde Stockholm'u gezdik, CAMBIUS'tan bir rehberimiz araciliginda. Yanda gordugunuz grup resmimimiz, ve evet isin icine muhendislik girince her taraf uzak dogulu oluyor burada : ) Oldugumuz yeri, askeri falan anlatacagim yazinin devaminda.

Ha bu arada, neredeyse tum resimlerde patates gibiyim, soguga verin lutfen. Cunku inanilmaz soguktu hava, ve yaklasik 8 saat sehri gezdik, ciddi anlamda titredim, simdi resimlere bakiyorum yuzumden kan cekilmis yanaklar falan kizarmis zaten : )

Sabah 8.5 da yurdumuza yakin bir yerden sehirlerarasi otobuse bindik, 1 saat 10 dakika gibi bir surede (arada 2 durakta daha durduk cunku) Stockholm merkezine vardik. Yollar cok guzel burada, trafik sorunu da olmadigindan cok rahat ulasim.
Biliyorsunuz, Stockholm Isvec'in baskenti, ama her zaman oyle degilmis. Su anda bulundugum sehir, Uppsala, Stockholm oncesinde varmis ve Isvec'e adi kondugunda buranin ilk baskentiymis. Sonradan, once 14. yuzyil baslarinda Stockholm kurulmus, sonra da 16. yuzyil ortasinda baskent yapilmis.


Her seyden once sunu soylemek istiyorum, bugun Stockholm'u gezene kadar bir sehrin gelismisligini ve medeniyet seviyesini binalarinin uzunluguyla bir tutardim, bugun cok yanildigimi anladim. Sehir, 2 yuzyil once neyse, su anda o. Her sey yapildigindaki orjinalligiyle korunmus. Sehirde, onlarin gokdelen dedigi, bizim Istanbul'da apartman diyecegimiz uzunlukta 5-6 binaya sahip sadece. Ve rehberimizin sozlerinden anladik ki, bu durum bile onlari inanilmaz rahatsiz ediyor. Surekli "Buradan tum sehir siluetini gorebilirsiniz, bakin su karsidaki binalar hic uyuyor mu?" diyip duruyordu her firsatta. Soldaki resimde laf ettikleri o gri uzun binalari gorebilirsiniz, sag ustte, sagdan 2. kulenin hemen solunda. Asagidaki de baska bir sehir silueti, hemen onun altinda da sehri birbirine baglayan bircok kopruden biri var:

Baska bir sehir manzarasi ve ilke

Modern binalarin bulundugu sehir merkezi, 4 ustteki resimde o uzaktan gordugunuz sehrin guzelligini bozan gri bina bu iste.
O sagdaki sap gibi sey ne diyorsunuz tahminen, camdan bir dikit, gece guzel gorunuyor gayet gunduz birseye benzemiyor da. Daha garip olan, hemen dikitin altindaki ufak havuzcuklar, ve bir Isvec gelenegi olarak cok onemliymis bunlar. Her ulusal galibiyetlerinde (ozellikle Isvec - Finlandiya buz hokeyi maclarinda), mac sonrasi birkac yuz kisi bu anita gelip, hava nasil olursa olsun, bu havuzcuklara giriyorlarmis, manyaklar evet. Sagdaki resme tiklayip gorebilirsiniz havuzlari.

Asagidaki de sehir manzarasinda, soguktan ici gecmis bir ilke, ha diceksiniz niye onun acik madem cok soguk, bi de onu kapatinca fotografta her taraf kapali ve sis, Michigan lastiklerindeki eleman gibi oluyorum, bari ordan kurtaralim dedim resimde : )


Sozun ozu, adamlar sehirlerini cok guzel korumuslar. Mesela rehberimizin anlattigi bir hikayeyi aktarayim size bunla ilgili. 80lerde cok buyuk bir metro ve cevresinde modern yapilar yapmaya karar vermisler sehir merkezinde. Sehir merkezinin bu kismi da birkac tarihi bina ve bol agacli bir parktan olusuyor. Yapimin baslayacagi gun polisler ellerinde elektrikli testerelerle falan gitmisler meydana, agaclari kesecekler. Ogrenciler once protesto yapmislar, sonradan bakmislar olmayacak agaclara tirmanmislar, eylemi birakmayip insaatin yapilmasini engellemisler. Ve su an onlarin sayesinde o park ve binalar hala ayakta, ve yandaki foto oraya ait, mini bir buz pisti yapmislar ve insanlar aileleri ve arkadaslariyla gelip kayiyorlar. Gorunce cok sasirdim acikcasi, dusunsenize Taksim Meydani'na gidip paten yaptiginizi : )

Kisaca, Stockholm'un her tarafi tarihi binalar ve oksitlenmis bronz heykellerle kapli. Ben hic bekledigim gibi bir baskent bulmadim, ama cok begendim gercekten. Tarihi yasiyorsunuz gercekten.

Dolasirken ilk olarak bir ortacag muzesine girdik. Bu muzenin bulundugu yer saray, daha dogrusu kalenin bir parcasi. Bircok resim var aslinda ama kalabaliklastirmayayim yaziyi, sadece en garibime giden resimlerden birini koyuyorum, soldaki resimde, soldaki kafatasindaki deligi bir crossbow acmis. Muzenin hemen ardidan bir kiliseyi gezip, sonra da saray muhafizlarinin devir teslim torenini izledik, hemen asagidaki resim de bu torenden.



Old Town denilen, adi uzerinde sehrin eski bolgesine dogru ilerledik devir teslim toreninin ardindan. Bircok dar sokaktan ve basta turistik esya saticilari ve cafelerden olusan bir yer burasi, Stockholm'un her yerinde oldugu gibi burada da binalarin orjinalleri korunmus. Su gider borulari bile bronzdan. Burada ilk olarak unlu bir meydanda durduk. Zamaninda Isvec'i Danimarka Krali fethettiginde bu meydanda ilk olarak 3 gun boyu araliksiz kutlamalar yapmis, sonra da kraliyet ailesine yakin 90 insani bu meydanda idam etmis, bu olayin tarihteki adi Stockholm Bloodbath, ve evet death metal grubu Bloodbath adini bu olaydan almis ben de bugun ogrendim : ) Bu olay uzerine bir anitmezar olarak meydana bu kirmizi bina yapilmis, uzerindeki tuglalar tam bu sayida ve bu insanlara hitaben konulmus. Hemen sagda ben ve bu bina mevcut
Ayni zamanda, Nobel muzesi de bu meydanda, ve arada bahsedeyim, Orhan Pamuk inanilmaz populer burada. Sehrimizdeki kutuphanemizde bile ozel bir Orhan Pamuk bolumu var mesela giriste. Bugun rehberimiz de takildi zaten bize, Nobel bu odulleri baslatirken uluslararasi bir organizasyon olmasina karar vermis ve Kraliyet Ailesi ilk basta buyuk tepki gostermis buna, rehberimizin deyisiyle su sekilde: "Ne yani, ulkemizin parasini yabancilara, mesela Turklere mi verelim yani?" : ) Asagida Nobel muzesi, ben ve Mehmet'i gorebilirsiniz

Sonra Old Town'da bir kafede birseyler icip, gezimize devam ettik, sarayin onunden gectik. Burada Kraliyet hala devam ediyor ama hicbir sekilde politikaya karismalari yasak. Ornegin gecen sene bir yemekte Isvec Krali, Cin Halk Cumhuriyeti Baskani'na Cin'deki yonetim sisteminin guzelligi hakkindaki fikrini soylemis, kiyamet kopmus Isvec'te. Hicbir sekilde karisamiyorlar, sadece sembolikler yani. Tabi arada laf sokmayi ihmal etmedi rehberimiz Carl, "Giderlerini vergilerimizle karsiliyorlar ve bunu haketmek icin tek yaptiklari var olmak" diyerek. Solda Mert'le ben, saray kapisinin onundeyiz, aramiza da taci almisiz konsept olmus cok.

Bu arada soguk demistim ya, cidden soguk:
Burada da yuruyoruz Mertle, ve ben soguga isyan ediyorum


Hava da karardi tabi bu arada, isiklarla daha da guzellesti bir sehir. Tabi benim 0 (yaziyla sifir) fotojenikligim ve aksam sapitan fotograf makinelerimiz saolsun pek guzel resim yok, idare edin artik bundan sonra koyacaklarimla : ) Sagdaki biraz trajikomik birsey mesela, sehir merkezinde gezerken boyle bir heykelle karsilastik, bu heykel Isvec'te, yani Dunya'nin en buyuk silah ureticisi ulkerinden birinde. Carl da itiraf etti bu konuda biraz iki yuzlu olduklarini. Hemen asagida da ilk albumumun kapagini gorebilirsiniz, Candan Ercetin klibi misali oldu.
Biraz daha gezdikten sonra 18 sularinda istasyona gittik, 18.25'de de otobusumuze binip, yurdumuz Flogsta'ya dogru yola ciktik. 1 saati geckin suredir yazmaya ve resim upload etmeye dalmisim, bu haftaki 3. sevgililer gunu partisi baslayali 3 saat oldu, gumgur gumbur ses geliyo, ona kacmam lazim yavastan. Mert'in titrek ellerinden cekilmis son bir gece resmi koyup kaciyorum. Stockholm'u elimden geldigince anlatmaya calistim, umarim resimlerin de yardimiyla biraz da olsa becerebilmisimdir. Ben cok begendim, gezmeniz, gormeniz gereken bir baskent.

Gorusmek uzere!

Friday, February 16, 2007

Isvec'te 3 Hafta

Merhaba,
En kolayi boyle olacak sanirim, hem tum "Isvec nasil?" sorularina teker teker cevap vermem gerekmeyecek, hem de guzel bir gunluk olacak : )

24 Ocak'ta, Isvec saatiyle 13.30'da Arlanda Havaalani'na inis yaptik bolumumden 6 arkadasimla. Sonra 3'u bizden Vasteras'a gitmek uzere ayrildi, biz de Uppsala'ya dogru yola ciktik 4 arkadas. Yola ciktik dedigim asansorle asagiya inip metroya bindik. Yaklasik 20 dakika sonra Uppsala istasyonuna vardik. Buyrun bir Isvec haritasi, Stockholm'un hemen kuzeyinde Uppsala goreceginiz gibi:



Bavullarimizi tren garina yigip, iki kisi onlarin basina beklerken, ben de diger arkadasimla anahtarlarimizi alacagimiz yeri aramaya basladik. Ne telefon numarasi kaydettigimizden, ne mailler yanimizda oldugundan danismanlarimiza arayip sorma sansimiz yoktu cunku. Saatlerce arandik, ki bu sirada onlarca kisiye sorup belediye gorevlilerinin bile Ingilizce konustugunu gorup dumur olduk. Bir yandan da soguk havaya alisik olmadigimizdan donuyorduk tabi. 3.5 - 4 gibi gunesin batmaya basladigi saatlerde bulup, anahtarlarimizi alabildik. Mert ve Nazim Flogsta'da kaliyordu, ben ve Mehmet de Lilla Sunnersta'da kaliyorduk, sonradan Flogsta'ya gectik biz de. Ha bu arada Flogsta dedigim yurt misali bir yer, Lilla Sunnersta'da studyo evlerden olusan, biraz sehir disinda kalan bir site.

Anahtarlari aldiktan sonra taksiye atladik Lilla'ya vardik, esyalari yerlestirdik falan. Ertesi sabah derse giderken cektigimiz yandaki resimde, arkamdaki iste sevgili sitemiz. Cok rahat, temiz vs. olsa da, bir haftalik sure sonunda gerek ulasim, gerek eglence olarak ne kadar sinir edici bir yer oldugunu gorduk. Emekli olup Uppsala'ya gelsem buraya tasinirim ama : ) Flogsta partilerinden sonra yollarda surunduk (bu teorik oldu, arkadaslarda yattik cunku), 2 aksam otobus guzergahinin belli bir saatten sonra degistigini unutup kendimizi son durakta bulduk, bir kere alisveris icin yollarda mundar olduk falan. Guzel bir animiz var bu son durakta inmeyle ilgili, onu anlatayim. Iste biz eve gelmeyi beklerken otobus cekti durdu, adam Isvecce birseyler soyluyor. Sonra Ingilizce sorup ogrendik ki son duraga varmisiz, aksam belli bir saatten sonra guzergah degisiyormus burada. Eh indik yurumeye basladik, acaip de soguk kar yagiyor bir yandan, 2 tane teyzem geliyordu karsidan bunlara sorduk nasil gideriz diye. 60 kusur yasinda kadinlar bizden iyi Ingilizce konusarak (ve "Ya cocuklar kusura bakmayin konusmaya konusmaya kotulesti cok Ingilizcemiz, gerekmiyor cunku pek sehirde, mahcup olduk" dediler bir kere) yolu tarif ettiler, otobus duragina kadar goturduler. Sonra baktilar 15 dakika var bir sonraki otobuse, saolsunlar bizi evlerine davet edip arabayla evimize kadar biraktilar. Aglicaktik valla insanlik olmemis diye : )

Birkac fotograf Lilla Sunnersta'dan:
Odam

Mutfak

Salon

Burada 1 hafta sonunda okuldaki danismanimiz ile gorusup Flogsta'ya gecmek istedigimizi soyledik, hemen de cikti sansimiza burada odalar. Eziyet bir gunun sonunda tasinmayi becerdik
Flogsta yaklasik 10000 ogrencinin kaldigi, devasa bir yerlesim birimi. Bircok farkli yurttan olusuyor.

Bizim kaldigimiz yurtlar 7ser katli. Her kat 2 ayri koridordan olusuyor, yandaki kendi koridorum mesela. Her koridorda 12ser ogrenci kaliyor, odalar tek kisilik, Sabanci'da 2 kisi kaldigimiz alanda burada tek kisi kaliyoruz gibi birsey. Ferah yani odalar, banyolari da iclerinde. Koridorlarin ortak olarak kullandigi alanlar salon ve mutfak. Ortak yasam alanlari daha cok oldugu icin, burada surekli yeni insanlarla tanisiyorsunuz, cok daha eglenceli. Zaten Uppsala'da okuyan bir ogrenci cok buyuk ihtimalle bu civarda kaliyor oluyor, ondan arkadaslariniz falan da hep cevrenizde oluyor. Koridora sadece koridorda kalanlar girebiliyor, kart ve sifre sistemi var bunun icin, once karti gecirip sonra sifre giriyorsunuz. Bina kapilari da ayni sekilde. Asagida tum daginikligi ile odami gorebilirsiniz:



Eee bunlar haricinde ne yapiyorum? Acikcasi baya eglenceli geciyor burada hayat, yani Uppsala kucuk bir sehir, ogrenci olmasa insan sikilir boyle bir yerde ama ogrenciler icin harika bir yer. Cunku her seyden once Nation kavrami var.

17. yuzyilda, okul 13 Nation a ayrilmis (okul 15. yuzyilda kurulmus, Iskandinavya'nin en eski universitesi) ve her ogrenci Isvec'in geldigi bolumune gore bunlara dagitilmis. Harry Potter'daki okulun 4'e bolunmesinin aynisi yani kisaca. Sonradan dengesizlik oldugu icin bu memlekete gore bolumlendirme kalkmis, herkes istedigi yere girebiliyor artik, biz exchangelerin de bunda payi vardir tabi. Ornegin ben Stockholms Nation'dayim. Nationlardan tamamen ogrenciler sorumlu ve nationlar bircok hizmet veriyor. Ornegin okulun yemekhanesi yok, onun yerine nationlarda ucuza yiyebiliyorsunuz (en ucuz ogle yemegi 45 KR = 9 YTL gerci), hepsinin publari var, ve hepsinin partisinin oldugu belli bir gun var, cok buyuk partiler yapiliyor, icki de Isvec standartlarinda bayagi ucuz. Nationi bizi tanitma amacli bir gezi yaptirmislardi bizim grubumuz sagda, resmi ben cekmedim netteki resimlerden buldum, en sagdaki yarim cikan benim : )

Pazar ve pztsleri dinleniyoruz genelde. Sali aksamlari Snerikes Nation'inin partisi oluyor. Carsambalari Se7en diye bir gece klubu var burada, ona gidiyoruz. Persembeleri kendi nation'im Sthlm'in partisi var, en buyuk partilerden biri bu zaten. Cumalari da hem Varmlands Nation'inin partisi oluyor, hem de cuma ve cumartesileri Flogsta'da bircok koridor partisi oluyor. Koridorlar asansorlere, bina girislerine falan duyuru asip, parti yapiyorlar haftasonlari. Gecen hafta benimkinde vardi mesela. Yanda, ilk partimize girer girmez cektigimiz bir resim var, ben ve Mert. Hemen asagidaki resim de Sthlms'daki buyuk pistten cektigim bir resim. Kendi resmim pek yok, usengeclik + makineyi koycak yer problemi oluyor, ama mumkun oldugunca cekecegim artik. Asagidaki resim de Sthlms partisinden

Dersler Sabanci'ya nazaran cok rahat. Gercekten agir isci gibi calisiyormusuz Sabanci'da, burada haftada 4 ila 8 saat arasi dersimiz oluyor. O yuzden hem yukaridaki eglence maratonuna, hem de pek maraton olmayan derslere kolayca yetisebiliyoruz : ) Burada bir donem 2 periyoda ayriliyor, ve periyodlar birbirinden bagimsiz. Yani toplamda alacagim 4 dersi, 2-2 aliyorum. 2 dersi mart sonunda, bu periyodun bitiminde, teslim edip, diger 2 derse baslayacagim yani. Kisa zamanda az derse yogunlasmak mantikli aslinda baya. Simdi farkettim ki okulla ilgili hicbir resim yok, cekecegim en kisa zamanda : )



3 haftanin raporu simdilik bu kadar, egleniyoruz, sehri geziyoruz, dersler + odevlere bakiyoruz ara sira : P Bu arada burada cok iyi Turklerle tanistik, cok yardimci oldular bize saolsunlar, hatta 2 hafta once rakili mezeli bir Turk yemegi yaptik, devami gelecek insallah.
Bu arada soguga ve karanliga alistim en sonunda, zaten hafiften hava daha gec kararmaya basladi (3-3,5 dedi mi karanlik su an hava). Ilk 2 hafta bayagi bir dengem bozulmustu tum gun yatmak istiyordum. Alistim simdi kar, buz ve soguga sanirim, usutmuyor hem buradaki hava, ki -18 dereceydi pzt sabahi. Neyse anlatirim bunlari sonra bol bol.

Ilk firsatta yeni bir yazi ile sehri anlatacagim iyice, sessiz sakin ve her tarafi tarih olan harika bir sehir. Ayrica yarin sabah Stockholm'e gidiyorum ilk defa, bol resimle gelecegim.

Edit: Yazmayi unutmusum, en cok gelen soruya cevap: kizlar cok guzel. Ve daha garibi farkinda degiller. Burda birkac sehirdeki McDonalds ve Burger King calisanlarini toplasan cok rahat ajans acarsin Turkiye'de : )
Edit2: Metal muzik namina pek bisey yok daha, amator konserler falan varmis bakinacam bakalim. Clubber oldum gerci parti muzikleri dinleye dinleye : p


Gorusuruz!